ŞER-İ MERCEK – 1 / MAHREMİYET
TOPLUMSAL HAYAT MAHREMİYETİ
Okullar, iş alanları, devlet düzeyindeki toplantılar, düğünler, hastaneler, aile meclisleri toplumsal alanı oluşturur. Bu alanların gizliliğini muhafaza etmek kişi için bireysel olduğu kadar, toplumsal bir sorumluluktur.
İnsan, kendisinde fıtrî olarak var olan merak duygusu sebebiyle başkalarının hayatını araştırır. Bunun kötüye kullanılması ise “tecessüs” adını alır ve Yüce Yaratıcı’nın “Birbirinizin gizliliklerini ve kusurunu araştırmayın..”(Hucurat 12) uyarısıyla yasaklanmıştır.
Yaradılışımızda var olan en hususi değerler bile günümüzde tüketilmeye başlandı. Mazlumların mahremiyeti yokmuş gibi savaşın, acının, işkencenin fotoğraflarının gözler önüne serilmesi, özel olan insanın yine kendisi gibi özel olan diğer insanları metalaştırarak nesnelleştirmesine sebep oldu.
Oysa kaybolan insanlığımıza sadece görüntülerle seslenmeye çalışmak, vicdanımızı rahatlatmak için yaptığımız, imar suretinde gerçekleşen yıkıcı bir eylemden başka bir şey değildir.
KİTLE İLETİŞİM VE SOSYAL MEDYA MAHREMİYETİ
Teknolojik yollarla başkasına ait görüntü elde etmek, iletişim cihazlarını dinlemek, interaktif ortamda özel bilgileri paylaşmak da mahremiyeti ihlal kapsamına girer.
Bir kişiye ait özel bilgilerin elde edilip gerçek hayatta ifşa edilmesi belli kişilerle sınırlı kalırken, bunun sosyal medya yoluyla ifşa edilmesi milyonlarca kişinin buna ulaşmasına ve sanal dünyada varlığını sürdürmesine sebep olur.
“Görünür olma”yı hayatının merkezine alan modern insan, sanal dünyada mutluluk ararken kendine yabancılaşmakta, en mutlu ama mahrem görüntülerini paylaşarak Rabbinden de uzaklaşmaktadır. Bu yoğun teşhircilik sonucunda ise değerlere duyarsızlaşan yeni kişilikler ortaya çıkmaktadır.
Bedenimizin mahremiyeti vardır.
Evlerimizin mahremiyeti vardır.
Sohbetlerimizin mahremiyeti vardır.
Dostluğumuzun mahremiyeti vardır.
Duygularımızın mahremiyeti vardır.
İbadetlerimizin mahremiyeti vardır.
Çocuklarımızın mahremiyeti vardır.
Velhasıl..
İnsan özeldir ve insanın mahremiyeti vardır
“Kişinin kendisini ilgilendirmeyen şeylerden uzak durması, iyi bir müslüman olduğunu gösterir.” (Tirmizi, Zühd,11)
MAHREMİYET
Her bireyin bedenini, yaşadıklarını, düşüncelerini, hayallerini, yaşadığı mekânı, çevresiyle olan ilişkilerini başkalarıyla ne ölçüde paylaşacağını belirleme ve karar verme durumudur.
Kâbe kutsaldır, Allah’ın özel ve hürmetli bir mekânıdır. Bundan dolayı oraya gayr-ı müslimler giremez (tevbe 28), müslümanlar da belli sınırları ihramsız geçemez. Tavaf etmek isteyenler için ise daha özel şartlar vardır.
İnsan ise eşref-i
mahluktur (en şerefli varlıktır) ve alemin özüdür. Nasıl ki Beytullah’a yaklaşmak için belli kurallara uymak gerekiyorsa, insana yaklaşmanın da belli sınırları olmalıdır.
İNSANLIĞIN MAHREMİYET SINIRLARINI ALLAH KATINDAKİ ŞEREFİ VE MÜKEMMELLİĞİ BELİRLER.
MAHREMİYET, İNSAN İÇİN EN ÖZEL VE DOKUNULMAZ ALANI İFADE EDER. DOLAYISIYLA KİŞİYE HAS OLAN BU ALANIN MUHAFAZASI AYNI ZAMANDA KİŞİNİN ÖZGÜRLÜK ALANININ DA MUHAFAZASI ANLAMINA GELİR.
MAHREMİYET ALANLARI
- Beden Mahremiyeti
- Mekân Mahremiyeti
- Toplumsal Hayat Mahremiyeti
BEDEN MAHREMİYETİ
Beden mahremiyeti insanın dış etkilere maruz bir nesneye dönüşmemesi gerektiğinin işaretidir. Bedeni muhafaza etmek hukuki ve dini bir sınırlamanın ötesinde fıtrî ve ahlakî bir davranıştır. Bu davranışın temelinde başkasına duyulan saygı kadar insanın kendisine duyduğu saygı vardır.
Ayet-i Kerime’de şöyle buyurulur:
“Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir…..
«Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet yerlerini göstermesinler…»(Nur Suresi / 30-31)
Beden mahremiyeti sadece bedensel uzuvları gizleme durumu değil, hem insanlarla hem de Allah ile özel bir iletişim kurma şeklidir.
MEKÂN MAHREMİYETİ
Mahremiyet esasına göre inşa edilmiş evlerin yerini, aile hayatı ve mahremiyetini ifşa eden yapılar almaya başlamıştır. Kapı tokmağına varıncaya kadar hassasiyetle korunmuş olan mekanların mahremiyeti, internet aracılığıyla tüm dünyaya açılır olmuştur.
Nur Suresi’ndeki konu ile ilgili ayetlerde, özel hayatın dokunulmazlığını düzenleyen şu kurallardan bahsedilir;
Geldiğini fark ettirmedikçe ve selam vermedikçe başkalarının evine girilmemeli, (Nur 27)
Evde kimse bulunmazsa izin verilmedikçe içeriye girilmemeli eğer “geri dönün” denirse hemen dönülmeli, (Nur 28)
Henüz büluğa ulaşmayanlar, ebeveynlerinin odasına girerken 3 vakitte izin istemeli, (Nur 58)
Buluğa ulaşanlar her vakit izin istemelidir. (Nur 58)
GEÇA #Fıkıhzümresi