Haftanın Yazısı

[vc_row][vc_column][vc_column_text]

H A K İ K A T   P U S U L A S I

KUR’AN

 

“Biz Kuran’dan öyle bir şey indiriyoruz ki, o müminler için şifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır”. (el-İsra,82)

GEÇA

1439/2017

İÇİNDEKİLER

SÛRE İSİMLERİNİN ANLAMLARI 

KUR’AN BİZİ İRŞAD EDİYOR 

ALLAH KİMLERİ SEVER? 

ALLAH KİMLERİ SEVMEZ? 

ESAS HAYAT: AHİRET 

CENNETİN İSİMLERİ 

CEHENNEMİN İSİMLERİ 

KUR’AN’DA ŞEYTAN 

MATEMATİKSEL MUCİZELER 

AHLÂKÎ ÖDEVLERİMİZ 

YARALARA MERHEM PEYGAMBER DUALARI 

 

Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)

“Muhakkak ki ileride kapkaranlık geceler misâli fitneler olacak!” buyurdu:

“Onlardan kurtuluşun yolu nedir; ey Allah’ın Rasûlü?” denildi.

Buyurdu ki:

“Allah’ın kitabı!

Onda sizden öncekilerin olayları, sizden sonrakilerin haberleri ve sizin de hükmünüz vardır.

O, kesin çizgidir; şaka değildir.

Her kim kibirlenerek onu terk ederse, Allah onun belini kırar.

Her kim ondan başka hidayet ararsa, Allah onu saptırır.

O Allah’ın sapasağlam ipidir.

O, apaçık bir nurdur.

O hikmetli bir hatırlatmadır.

O dosdoğru yoldur.

Hevâlar onun sayesinde kaymaz.

Görüşler onun sayesinde dağılmaz.

Alimler ona doymazlar.

Onun çokça tekrarı usanç vermez.

Hayretengiz yönleri tükenmez.

Her kim onun ilmiyle ilimlenirse ileri gider.

Her kim onunla amel ederse ecirlenir.

Her kim onunla hükmederse adalet eyler.

Her kim ona tutunursa doğru yolu bulur.”

(Ahmed b.Hanbel, 1, 91)

 

SÛRE İSİMLERİNİN ANLAMLARI

el-Fatiha Suresi: Açılış

el-Bakara Suresi: Sığır

el-Al-i İmran Suresi: İmran Ailesi

en-Nisa Suresi: Kadınlar

el-Maide Suresi: Sofra

el-Enam Suresi: Koyun, keçi, deve ve sığır cinsi ehli hayvan isimleri

el-A’raf Suresi: Yüksek yerler, yüksek mevkiler

el-Enfal Suresi: Savaş ganimeti

et-Tevbe Suresi: Pişmanlık, tövbe

Yunus Suresi: Hz. Yunus

Hud Suresi: Hz. Hud

Yusuf Suresi: Hz.Yusuf

er-Rad Suresi: Gök gürültüsü

İbrahim Suresi: Hz. İbrahim

el-Hicr Suresi: Kayalık Arazi

el-Nahl Suresi: Arı

el-İsra Suresi: Geceleyin yürütmek (Miraç yolculuğunu ifade eder)

el-Kehf Suresi: Mağara

Meryem Suresi: Hz. Meryem

Taha Suresi: Ta-Ha harfleri

el-Enbiya Suresi: Peygamberler

el-Hac Suresi: Hac ibadeti

el-Mu’minun Suresi: İnananlar, mü’minler

en-Nur Suresi: Nur

el-Furkan Suresi: Hak ile batılı birbirinden ayıran

eş-Şuara Suresi: Şairler

en-Neml Suresi: Karınca

el-Kasas Suresi: Kıssalar

el-Ankebut Suresi: Örümcek

er-Rum Suresi: Rumlar, Romalılar

Lokman Suresi: Hz. Lokman

es-Secde Suresi: Secde etme

el-Ahzab Suresi: Gruplar

Sebe Suresi: Sebe halkı ya da Sebe bölgesi

Fatır Suresi: Yaratan

Yasin Suresi: Ya-sin harfleri

es-Saffat Suresi: Sıra sıra dizilenler,saf saf duranlar

Sad Suresi: Sad harfi

Ez-Zümer Suresi: Zümreler, gruplar

el-Mu’min Suresi: İnanan

Fussilet Suresi: Genişçe açıklandı

eş-Şura Suresi: Danışma

ez-Zuhruf Suresi: Zühruf yaldız, mücevher, dünyanın geçici menfaati

ed-Duhan Suresi: Duman

el-Casiye Suresi: Diz üstü çöken

el-Ahkaf Suresi: Uzun ve kıvrımlı kum yığınları, Yemen’de bir bölge adı

Muhammed Suresi: Hz. Muhammed (sav)

El-Fetih Suresi: Zafer, fetih

El-Hucurat Suresi: Odalar

Kaf Suresi: Kaf harfi

ez-Zariyat Suresi: Esip savuran rüzgarlar

et-Tur Suresi: Dağ (Sina Dağı kastedilmektedir)

en-Necm Suresi: Yıldız

el-Kamer Suresi: Ay

er-Rahman Suresi: Pek Merhametli anlamında Allah’ın isimlerindendir.

el-Vakıa Suresi: Gerçekleşen, meydana gelen olay

el-Hadid Suresi: Demir

el-Mücadele Suresi: Münakaşa etmek, tartışmak

el-Haşr Suresi: Toplamak

el-Mumtehine Suresi: Mecazen imtihan eden demektir

es-Saff Suresi: Sıra

el-Cuma Suresi: Cuma günü

el-Münafikun Suresi: İkiyüzlüler, münafıklar

et-Tegabun: Aldanma

et-Talak Suresi: Boşamak

et-Tahrim Suresi: Haram kılmak

el-Mülk Suresi: Egemenlik, hükümranlık

el-Kalem Suresi: Kalem

el-Hakka Suresi: Mutlaka gerçekleşecek olan kıyamet

el-Mearic Suresi: Yükselme yolları

Nuh Suresi: Hz. Nuh

el-Cin Suresi: Cin

el-Müzzemmil Suresi: Örtünüp, bürünen

el-Müddessir Suresi: Örtünüp, bürünen

el-Kıyame Suresi: Kıyamet

el-İnsan Suresi: İnsan

Mürselat Suresi: Gönderilenler

en-Nebe Suresi: Haber

en-Naziat Suresi: Ruhları çekip alan melekler

Abese Suresi: Yüzünü ekşitti

et-Tekvir Suresi: Dürmek

el-İnfitar Suresi: Yarılmak

el-İnşikak Suresi: Yarılmakel-Mutaffifin Suresi: Ölçüde ve tartıda hile yapanlar

el-Buruc Suresi: Burçlar

et-Tarık Suresi: Şiddetle çarpan, vuran, gece gelen şey

el-A ‘la Suresi: En yüce

el-Ğaşiye Suresi: Kaplayıp, bürüyen

el-Fecr Suresi: Tan yerinin ağarması vakti

el-Beled Suresi: Şehir, belde

eş-Şems Suresi: Güneş

el-Leyl Suresi: Gece

ed-Duha Suresi: Kuşluk vakti

el-İnşirah Suresi: Açılmak, genişlemek

et-Tin Suresi: İncir

el-Alak Suresi: Pıhtı, alak

el-Kadir Suresi: Kadir Gecesi

el-Beyyine Suresi: Apaçık delil

ez-Zilzal Suresi: Sarsıntı, deprem

el-Adiyat Suresi: Hızlı koşan atlar

el-Karia Suresi: Vuran, çarpan, kapıyı çalan, yürekleri hoplatan şey

et-Tekasur Suresi: Mal, mülk ve çoluk çocuğun çokluğuyla övünmek

el-Asr Suresi: Çağ, ikindi vakti, uzun zaman

el-Hümeze Suresi: İnsanları arkadan çekiştiren, ayıplayan kimse

el-Fil Suresi: Fil

Kureyş Suresi: Kureyş Kabilesi

el-Maun Suresi: Yardım ve zekat

el-Kevser Suresi: Hayır, bereket, Hz.Peygamber’e (sav) mahsus havuz

el-Kafirun Suresi: İnkârcılar

en-Nasr Suresi: Yardım

Tebbet Suresi: Kurusun, kahrolsun

el-İhlas Suresi: Samimi olmak, dine içtenlikle bağlanmak

el-Felak Suresi: Sabah aydınlığı

en-Nas Suresi: İnsanlar

 

KUR’AN BİZİ İRŞAD EDİYOR

AL-İ İMRAN, 190-191

إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَاخْتِلاَفِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ لآيَاتٍ لِّأُوْلِي الألْبَابِ﴿١٩٠﴾

الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ﴿١٩١﴾ 

“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklıselim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır. Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru!”

 

el-KASAS, 77

“Allah’ın sana verdiğinden (O’nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma. Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.”

 

AL-İ İMRAN, 102

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ حَقَّ تُقَاتِهِ وَلاَ تَمُوتُنَّ إِلاَّ وَأَنتُم مُّسْلِمُونَ

“Ey iman edenler! Allah’tan, O’na yaraşır şekilde korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin.”

 

el-FURKAN, 74

رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا

“Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl!”

 

el-HUCURAT, 2

“Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın; yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir.”

 

el-ENFAL, 2

“Müminler ancak, Allah anıldığı zaman kalpleri titreyen, kendilerine Allah’ın âyetleri okunduğunda imanları artan ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir.”

 

FUSSİLET, 30

“Şüphesiz, Rabbimiz Allah’tır deyip, dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: “Korkmayın, üzülmeyin, Allah’ın size vâdettiği cennetle sevinin! derler.”

 

FUSSİLET, 33

“(İnsanları) Allah’a çağıran, iyi iş yapan ve “Ben müslümanlardanım” diyenden kimin sözü daha güzeldir?”

 

FUSSİLET, 34

“İyilikle kötülük bir olmaz, Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.”

 

et-TEVBE, 24

“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaretiniz, hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez.”

 

el-İNSAN, 8-11

“Kendileri muhtaç olduğu halde miskine, yetime ve esire yedirirler. Ve şöyle derler: “Biz sizi sırf Allah rızası için yediriyoruz. Sizden hiçbir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz. Çünkü biz, asık suratlı, çetin bir günden (o günün azabından dolayı) Rabbimizden korkarız.” Allah da onları o günün kötülüğünden korur, yüzlerine bir aydınlık ve içlerine bir sevinç verir.”

 

el-MÜDDESİR, 42-44

“Sağ tarafın insanları cennet bahçeleri içindedir, suçlulara sorarlar: “Sizi sekar cehennemine sürükleyen nedir? Suçlular cevap verirler: “Biz namaz kılanlardan değildik ve düşkünleri doyurmazdık.”

 

el-FECR, 15-16

“İnsan, Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda bulunduğunda ve bol nimet verdiğinde “Rabbim bana ikram etti” der. Onu imtihan edip rızkını daralttığında ise “Rabbim beni önemsemedi” der.”

 

el-FETİH, 29

“Muhammed Allah’ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûya varırken, secde ederken görürsün. Allah’tan lütuf ve rıza isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat’taki vasıflarıdır. İncil’deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah onlardan inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük mükâfat vâdetmiştir.”

 

ez-ZÜMER, 9

“Yoksa geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak ibadet eden, ahiret azabından sakınan ve Rabbinin rahmetini dileyen kimse (o inkarcı kimse) midir? (Resulüm!) De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak akl-ı selîm sahipleri ibret ve öğüt alır.”

 

el-HUCURAT 13

إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ

“…Muhakkak ki Allah katında en üstün olanınız, takva bakımından en üstün olanınızdır.”

 

el-FATIR, 28

“… Kulları içinden ancak âlimler, Allah’tan (gereğince) korkar. Şüphesiz Allah, daima üstündür, çok bağışlayandır.”

 

el-HİCR, 99

“Ve sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine kulluk et!”

 

HUD 112

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْت

“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.”

 

ez-ZARİYAT, 50

فَفِرُّوا إِلَى اللَّهِ

“Allah’a koşun!…”

 

el-FURKAN, 63

“Rahmân’ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile dolaşırlar ve cahiller onlara laf attıkları zaman “Selam!” der (geçerler)”

 

LOKMAN, 13

 “Hani Lokman da oğluna öğüt vererek demişti: «Yavrum! Allah’a ortak koşma; çünkü ortak koşmak büyük bir zulümdür!”

 

LOKMAN, 16

“Yavrum, haberin olsun ki, yaptığın bir hardal tanesi tartısı olsa da bir kaya içinde veya göklerde yahut yerin dibinde gizlense Allah onu getirir, mizanına koyar. Çünkü Allah en ince şeyleri bilen, her şeyden haberi olandır.”

 

LOKMAN, 17

“Yavrum namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten sakındır. Başına gelene sabret, çünkü bunlar azmi gerektiren işlerdendir.”

 

LOKMAN 19

“Yürüyüşünde mutedil ol, (konuşurken) sesini alçalt, çünkü seslerin çirkini elbette eşeklerin sesidir.”

 

LOKMAN, 27

“Eğer yeryüzündeki ağaçlar hep kalem olsa, deniz de mürekkep, arkasından da yedi deniz (mürekkep olup kendisine katılsa) Allah’ın sözleri tükenmez. Gerçekten Allah, çok güçlüdür, hikmet sahibidir.”

 

Not: Bu bölümde toplanan ayetler sadece birkaç örnekle sınırlı tutulmuştur. Kur’an-ın tüm ayetleri kulların kurtuluş pusulasıdır.

 

ALLAH KİMLERİ SEVER?

“…Allah, güzellik sergileyenleri sever.” (el-Bakara, 195)

“…Allah, çok tevbe edenleri sever, iyice temizlenenleri de sever.” (el-Bakara, 222)

“…Allah takvaya sarılanları sever.” (Al-i İmran, 76)

“…Allah, güzel düşünüp güzel davrananları sever.” (Al-i İmran, 134)

“…Allah sabredenleri sever.” (Al-i İmran, 146)

“…Allah, güzel düşünüp güzellik sergileyenleri sever.” (Al-i İmran, 148)

“…Allah, tevekkül edenleri sever.” (Al-i İmran, 159)

“…Allah, adaletle hükmedenleri/adaleti ayakta tutanları sever.” (el-Maide, 42)

“…Allah, güzel düşünüp güzel davrananları sever.” (el-Maide, 93)

“…Allah, sakınanları sever.” (et-Tevbe, 4)

“…Allah, temizlenenleri sever.” (et-Tevbe, 108)

“…Allah, adalette titiz davrananları sever.” (el-Hucurat, 9)

“Allah kendi yolunda, duvarları birbirine perçinlenmiş bir bina gibi, saf bağlayarak çarpışanları sever.” (es-Saff, 4)

  

ALLAH KİMLERİ SEVMEZ?

“…Allah, fesadı sevmez.” (el-Bakara, 205)

“…Allah, nankörlüğe batmış günahkârların hiçbirini sevmez.” (el-Bakara, 276)

“…Allah, küfre sapanları sevmez.” (Ali İmran, 32)

“…Allah, zalimleri sevmez.” (Ali İmran, 57)

“…Allah, zulme sapanları sevmez.” (Ali İmran, 140)

“…Allah, kasılıp böbürlenen şımarıkları sevmez.” (en-Nisa, 36)

“…Allah, sürekli hainlik eden günahkârı sevmez.” (en-Nisa, 107)

“…Allah, bozguncuları sevmez.” (el-Maide, 64)

“…Allah, azıp sınırı aşanları sevmez.” (el-Maide, 87)

“…Allah, israf edenleri sevmez.” (el-A’raf, 31)

“…Allah, haddi aşanları/azmışları sevmez.” (el-A’raf, 55)

“…Allah, hainlik edenleri sevmez.” (el-Enfal, 58)

“…Allah, hiçbir haini, hiçbir nankörü sevmez.” (el-Hac, 38)

“…Allah, şımaranları sevmez.” (el-Kasas, 76)

“…Allah, fesat peşinde koşanları sevmez.” (el-Kasas, 77)

“…Allah, kurula-kurula kendini övenlerin hiçbirini sevmez.” (Lokman, 18)

“…Allah, zalimleri hiç sevmez.” (eş-Şûra, 40)

“…Allah, kendini beğenip övünenlerin hiçbirini sevmez.” (el-Hadid, 23)

 

ESAS HAYAT: AHİRET

 BA’S

‘Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve: “Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?” diyor. De ki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir.’ (Yasin, 78-79)

 

Öldükten sonra tekrar diriltilmek demektir. Kur’an- ı Kerim öldükten sonra dirilişin kesin gerçekleşeceğini insanlara bildirirken insanın kendi yaratılışına dikkatle bakmasını ve kendi yaratılışı üzerinde düşünmesini ister.

 

HAŞR

‘Sakınanları (takva sahiplerini) o gün Rahman’ın huzurunda O’na gelmiş konuklar olarak topları; suçluları suya götürür gibi cehenneme süreriz.’ (Meryem, 85-86)

 

Sözlükte toplanmak demektir. Allah Teala’nın İnsanları hesaba çekmek için bir yerde toplamasına denir.

 

DEFTERLERİN DAĞITILMASI

‘Her insanın amelini (veya kaderini) boynuna bağladık. İnsan için kıyamet gününde, açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız. Kitabını oku! Bugün sana hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter.’

(el-İsra, 13-14)

İnsanlar, mahşerde hesap için toplandıkları zaman kendilerinin dünyada iken yaptıkları amellerinin yazılı bulunduğu defterlerdir. Bu defterler, Kirâmen Kâtibin melekleri tarafından doldurulmuştur. Herkesin ne yaptığı ne yapmadığı burada kayıtlıdır.

 

HESAP

‘Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. (Yapılan iş,) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak biz (herkese) yeteriz.’ (el-Enbiya -47)

 

Allah Teala, ahirette kullarının amel defterlerini değerlendirir ve kullarını hesaba çeker. İnsanlar önce amel defterlerini alırlar, sonra hesaba çekilirler.

 

MİZAN

‘Artık kimlerin (sevap) tartıları ağır basarsa, işte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir. Kimlerin de tartıları hafif gelirse, artık bunlar da kendilerine yazık etmişlerdir; (çünkü onlar) ebedî cehennemdedirler.’ (el-Mü’minün 102-103)

 

Sözlükte; ‘terazi, tartı aleti’ demektir. Terim olarak; ‘Ahirette, hesaptan sonra herkesin amellerini tartmaya mahsus ilahi adalet ölçüsüdür. Bu tartı aletinin mahiyetini bilemeyiz.

 

SIRAT

‘İçinizden, oraya uğramayacak hiçbir kimse yoktur. Bu, Rabbin için kesinleşmiş bir hükümdür. Sonra biz, Allah’tan sakınanları kurtarırız; zalimleri de diz üstü çökmüş olarak orada bırakırız.’(Meryem 71-72)

 

Sözlükte; yol demektir. Terim olarak; cehennem üzerinde bulunan bir yol, bir köprüdür. Müminler, muttakiler, işledikleri amellerine göre, kimisi hızlı kimisi yavaş olarak sırattan geçip Cennete ulaşırlar. Kafirler ve günahkâr müminler, sıratı geçemeyip cehenneme düşerler. Kafirler hiç çıkmamak üzere cehennemde kalırlar. Günahkâr müminler, cezalarını cezalarını çektikten sonra cehennemden çıkarılıp cennete konulurlar. 

 

A’RAF

‘İki taraf (cennetlikler ve cehennemlikler) arasında bir perde ve A’râf üzerinde de herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır ki, bunlar henüz cennete giremedikleri halde (girmeyi) umarak cennet ehline: “Selâm size!” diye seslenirler. Gözleri cehennem ehli tarafına döndürülünce de: Ey Rabbimiz! Bizi zalimler topluluğu ile beraber bulundurma! derler.’ (el-A’raf 46-47)

 

Yüksek bir yer demektir. A’raf, tefsirlerde Cennet ile Cehennem arasında kurulu olan sur olarak zikredilmektedir.

 

CENNETİN İSİMLERİ

CENNET

Bu isim ebedi saadet yurdunu ifade eder ve Kuran’da ve hadislerde yer almaktadır. Kuran’ı Kerimde 147 yerde “Cennet” ismi geçmektedir.

 

CENNETÜ’L-ME’VÂ

“İman edip güzel amel işleyenlere gelince, onlar için Me’vâ cennetleri vardır.” (es-Secde, 19)

 

Allah yolunda şehit ve mümin kulların barınağı olan cennet ayette şöyle zikredilmiştir:

 

CENNET-İ ADN

“Şüphesiz ki, iman edenler ve güzel amel işleyenler yok mu, işte onlar mahlukatın en hayırlısıdır. Onların Rableri katındaki mükafatı, zemininden ırmaklar akan, içinde devamlı olarak kalacakları Adn cennetleridir. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Ondan razı olmuşlardır. Bu, Rabbinden korkan O’na saygı gösterenler içindir.”  (el-Beyyine, 7-8)

 

En geniş anlamı ikamet etme, ikamet edilen yer demek olan adn ismi, Kuran ı Kerimde 11 ayette geçmektedir. “Adn” ismi cennetin belli bir bölümünün ifade ettiği gibi çoğul şeklinde de kullanılmıştır ki buradan onun bazı ayetlerde cennetin tamamını ifade ettiği de anlaşılmaktadır.

 

DÂRU’L-HULD

Ebediyyen kalınacak olan yurt gibi manaların yanı sıra, “ev, konak, şehir, yurt ” gibi manalara gelen “dâr” kelimesi, Kuran’da dâru’l-huld (ebediyet/sonsuzluk yurdu), dâru’l-âhire (ahiret yurdu), akıbetü’d-dâr, ukbe’d-dâr (dünya yurdunun sonu) terkipleri ile de cennet anlamında yer almaktadır.

 

FİRDEVS

“Şüphesiz, iman edip güzel amel işleyenler için barınak olarak Firdevs cennetleri vardır.” (el-Kehf, 107)

 

Her nimeti içerisinde barındıran cennet bahçesi olan ve özellikle içerisinde üzümler, bağlar, bahçeler bulunan mekân anlamına gelmektedir. İki ayeti kerimede geçmektedir. Firdevs ismi cennetin bütününü ifade ettiği gibi, ortasını ve en değerli bölgesini de ifade etmektedir.

 

DARU’S-SELAM

“Halbuki Allah, Dârü’s-Selâm’a çağırıyor ve O, dilediği kimseleri dosdoğru bir yola hidayet buyurur.” (Yûnus ,25)

 

İçerisinde bulunanların esenlik bulacakları yurt manasına gelen bu mekân maddi ve manevi afetlerden, hoşa gitmeyecek şeylerden korunan anlamındaki selam ile dar/yurt kelimelerinden oluşan bu terkip, Kuran’da iki ayette cennet yurdunun adı ve tabakası olarak yer almaktadır.

 

DÂRU’L-MUKAME

“O (Rab) ki lütfuyla bizi Dârü’l-Mukameye / asıl oturulacak yurda (cennete) yerleştirdi. Artık orada bize ne bir yorgunluk dokunacak, ne de orada bize bir usanç gelecektir.” (Fâtır, 35)

 

Ebedi olarak kalınacak olan yer manasına gelen bu isim asıl durulacak yer, ebediyen kalınacak yurt anlamına gelmektedir. Dârü’l-mukameye giren kullar yüce Allah’a hamd ve şükür sırasında bulundukları mekân için kullanılan bir tabir edilir.

 

CENNATÜ’N-NAÎM

“Beni cennetü’n-naîmin vârislerinden kıl” (eş-Şuarâ, 85)

 

Sayısız ve sonsuz nimetler ile dolu olan bu cennet 13 ayeti kerimede geçmektedir. Arapça dilinde “refah, huzur, mutluluk” manalarına gelen ve nimet kelimesinden daha geniş bir manaya sahip olan naim ismi, insan oğlunun mutluluk bulduğu maddi ve manevi güzellikleri ifade etmektedir. Bu açıdan cennâtü’n-naîm; mutluluklarla dolu cennetler manasına gelmektedir.

 

EL-MAKAMÜ’L-EMİN

İçerisinde bulunanların güvende olacağı makam. Bu cennet içerisindekiler sonsuza dek her şeyden emin olarak bir yaşam süreceklerdir.

 

CEHENNEMİN İSİMLERİ

CEHENNEM

Ahirette günahkarların ve kafirlerin gireceği çok şiddetli ve dayanılamayacak azapların olduğu bir azap yeridir. Cehennem ismi genel olarak derin ve büyük bir hesap kuyusu anlamına gelmektedir. Kur’an’da cehennem yedi isim ile anılmıştır.

 

NÂR

“Şüphesiz, inkâr edenlere ne malları, ne de evlatları Allah’a karşı hiçbir fayda sağlar. Onlar nar‘ın yakıtıdırlar.” (Ali İmran, 10)

 

Bu isim gözleri kamaştıran şiddetli bir ışık içeren ateş manasına gelmektedir.

 

CAHÎM

“İnkar edenlere ve ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar Cahim‘e girecek olanlardır (cehennemliklerdir).” (el-Maide, 86)

 

Son derece şiddetli ve büyük, alevleri kat kat yükselen kızgın ateş. Lügat manası olarak da derin bir kuyuda şiddetle yanan kor manasına gelmektedir.

 

HÂVİYE

“İşte onun anası (varacağı yer Cehennemdir) Hâviye‘dir.” (el-Karia, 9)

 

Düşenlerin bir yer çoğunun asla geri dönemediği büyük hesapsız uçurum. Lügat manada yüksek bir yerden derin bir çukura düşmek manasına gelmektedir.

 

SAÎR

“Şüphesiz Allah, kafirlere lanet etmiş ve onlara Saîr (alevli bir ateş) hazırlamıştır.” (el-Ahzab, 64)

 

Çılgın, zapt etmek mümkün olmayan ateş. Lügat manasında karıştırılan kızgınlaştırılan ateş manasına gelmektedir.

 

LEZÂ

“Hayır (ne mümkün)! Şüphesiz cehennem, lazâ’dır.” (el-Mearic, 15-16)

 

Dumanın olmadığı ve katıksız alev. Lügat manası dumansız yalın ateş yani bu bakımdan ateşin çok şiddetli hali anlamına gelmektedir.

 

SAKAR

“Yüzüstü ateşe sürüklendikleri gün kendilerine, Sakar‘ı (Cehennemin dokunuşunu) tadın! denecek.” (el-Kamer, 48)

 

Çok büyük kızgın ateş. Yakıcı kızartıcı gibi manalarına gelen bu isim lügat manada güneş gibi kavurucu ateş demektir.

 

HUTAME

“Hayır! And olsun ki o, Hutâme’ye (Cehennem’e) atılacaktır. (el-Hümeze, 4)

 

Obur, aç ve kızgın ateş. Bazı bilginler bu yedi ismin, cehennemin yedi tabakası olduğunu ileri sürmüşlerdir. Lügatta kırıp parçalamak manasına gelen bu isim bizlere içine düşeni ateşle parçalayarak un ufak eden manasına gelmektedir.

 

KUR’AN’DA ŞEYTAN

İnsanları doğru yoldan saptırandır! (ez-Zuhruf,37)

Lanetlenmiştir! (en-Nisa,118)

 İnsanlara vesvese vererek kandırandır! (Tâ-Hâ,120)

Uzak durabilmek için Allah’a sığınılandır! (el-Mü’minün,97-98)

Nankörlük edendir! (el-İsra,27)

İnsanları ateşe çağıran düşmandır! (en-Nahl,63)

Fakirlikle korkutan, hayasızlığı emredendir! (el-Bakara,268)

İnsanları kandıran aldatıcıdır! (el-Fatır,5)

İnsanları ateşe çağıran düşmandır! (el-Fatır,6)

İnsanları inkara sürükleyendir! (el-Haşr,16)

Kötülüklerle Allah’tan uzaklaştırandır! (el-Maide,91)

Arabozucu bozguncudur! (el-İsra,53)

İnsanları korkutmaya çalışandır! (Âl-i İmran,175)

Ateşten yaratılandır! (el-Araf ,12)

Büyüklük taslayan aşağılıklardandır! (el-Araf,13)

Allah tarafından süre verilendir! (el-Araf,14-15)

İnsanlara pusu kuran, saptırıcıdır. (el-Araf-16-17)

Yerilmiş ve kovulmuş bir isyankârdır! (el-Araf-18)

Vesvese veren hilekârdır! (el-Araf-20)

İnsanların apaçık düşmanıdır! (el-Araf-22)

Vesvesesinden Allah’a sığınılacak olandır! (el-A’raf,200-201)

İnsanları azgınlığa batırdıkça batırandır! (el-A’raf,202)

İnsanları gösterişe sevk edendir! (en- Nisa,38)

Kuruntulara düşüren saptırıcıdır! (en-Nisa,119)

Va’dde bulunan aldatıcıdır! (en- Nisa,120)

 

MATEMATİKSEL MUCİZE

Kuran’daki bazı kelime tekrarlarının verdiği ortak sayıdır. Birbiriyle ilgili bazı kelimeler şaşırtıcı bir biçimde aynı sayıda tekrarlanırlar. Aşağıda, bu tür kelimeler ve Kuran içindeki tekrarlanış sayıları verilmiştir.

 

“YEDİ GÖK”   7 kere,

“GÖKLERİN YARATILIŞI” 7 kere tekrarlanır.

“GÜN (یوم)” tekil olarak 365 kere,

“GÜNLER (أيّام / يومين)” çoğul olarak 30 kere,

“AY”   12 kere tekrarlanır.

“HABİS” (alçak, kötü, soysuz kimse) 16 kere,

“HIYANET” 16 kere tekrarlanır.

“BİTKİ” 26 kere,

“AĞAÇ”   26 kere tekrarlanır.

 “CEZA” 117 kere,

“AFFETMEK” 2×117= 234 kere tekrarlanır.

“DE” 332 kere,

“DEDİLER” 332 kere tekrarlanır.

“DÜNYA” 115 kere,

“AHİRET” 115 kere tekrarlanır.

“ŞEYTAN” 88 kere,

“MELEK” 88 kere tekrarlanır.

“İMAN” 25 kere,

“KÜFÜR” 25 kere tekrarlanır.

“ZEKÂT” 32 kere,

“BEREKET” 32 kere tekrarlanır.

“RAHMET” 79 kere,

“HİDAYET” 79 kere tekrarlanır.

“İYİLER (Ebrar)” 6 kere,

“FACİRLER” 3 kere tekrarlanır.

“YAZ-SICAK” 5 kere,

“KIŞ-SOĞUK” 5 kere tekrarlanır.

“SİZİ YARATTI” 16 kere,

“KULLUK 16 kere tekrarlanır.

“ŞARAP” 6 kere,

“SARHOŞLUK” 6 kere tekrarlanır.

“ZENGİNLİK” 26 kere,

“FAKİRLİK” 13 kere tekrarlanır.

“MELEK” 88 kere,

“ŞEYTAN” 88 kere tekrarlanır.

 “İMAN” 25 kere,

“KÜFÜR” 25 kere tekrarlanır.

“DİRİLTMEK”  45 kere,

“SIRAT” 45 kere tekrarlanır.

“CEHENNEM” 26 kere,

 “AZAB”  26 kere tekrarlanır.

“İLİM” 811 kere,

“İMAN” 811 kere tekrarlanır.

“ZEKÂT” 32 kere,

“BEREKET” 32 kere tekrarlanır.

“AKI”L 49 kere,

“NÛR” 49 kere tekrarlanır.

“AKIL EHLİ” 16 kere,

“GÖNÜL EHLİ”  16 kere tekrarlanır.

“ŞİDDET” 102 kere,

“SABIR” 102 kere tekrarlanır.

İman etmek fiili Kur’an’da 811 kez geçer. Kâfir olmak fiili 697 kez geçer. Kur’an’da iman edenleri sayısı ile kâfir olanların sayısı arasındaki fark (811-697) 114’tür. Yani kâfirler ile Müslümanlar arasındaki fark Kur’an’daki sûrelerin sayısı kadardır. Kâfir olanlar (697), 114 sûreye iman edince, kabul edince iman edenlerin sayısına (811) ulaşırlar.

 

AHLÂKÎ ÖDEVLERİMİZ NELER?

  • Anne-Babaya şefkatle davranıp, duacı olmak! (el-İsra, 24)
  • Borçları ve emanetleri yazmak! (el-Bakara, 282)
  • Haramdan sakınmak, sabretmek, Allah’a itaate devam etmek! (Yusuf, 90)
  • İyilikte yardımlaşmak, günahtan sakınmak! (el-Maide, 2)
  • Sadakaları ve hayırları gizli yapmak! (el-Bakara, 271)
  • Sadakayı iyi, güzel ve temiz şeylerden vermek! (el-Bakara, 267)
  • Selam verildiğinde daha güzeli ile karşılık vermek! (en-Nisa, 86)
  • Allah’ın kesinlikle yasakladıklarından sakınmak! (en-Nisa, 31)
  • Dargınların arasını bulmak! (en-Nisa, 114)
  • Kızdığımızda öfkemizi kontrol etmek, affetmek! (Al-i İmran, 134)
  • Hatada, günahta ısrar etmemek! (Al-i İmran, 135)
  • Hata yaptıktan sonra pişmanlıkla af dilemek! (Al-i İmran, 135)
  • Uygun bir biçimde vasiyet bırakmak! (el-Bakara, 180)
  • Allah yolunda sevilen mallardan harcamak! (Al-i İmran, 92)
  • Allah’ın Peygamberini rehber edinmek! (Al-i İmran, 31)
  • Yaptığın hayrı, karşılık beklemeden, incitmeden yapmak! (el-Bakara, 264)
  • Tatlı dilli, bağışlayıcı olmak! (el-Bakara, 263)
  • Sabırla, namazla Allah’tan yardım dilemek! (el-Bakara, 153)
  • Hayra koşmak, hayırda yarışmak! (el-Bakara, 148)

 

YARALARA MERHEM PEYGAMBER DUALARI

1.ÂDEM ALEYHİSSELAM

رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنفُسَنَا وَإِن لَّمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ

“Dediler ki: “Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.”(el-A’raf 23)

 

2.NUH ALEYHİSSELAM

فَدَعَا رَبَّهُ أَنِّي مَغْلُوبٌ فَانتَصِرْ

“O da Rabbine, “Ey Rabbim! Ben yenilgiye uğradım, yardım et” diye dua etti.” (Kamer 10)

 

3.İBRAHİM ALEYHİSSELAM

رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِن ذُرِّيَّتِنَا أُمَّةً مُّسْلِمَةً لَّكَ وَأَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَآ إِنَّكَ أَنتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ

“Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet kıl. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansın.”(Bakara 128)

 

4.LÛT ALEYHİSSELAM

قَالَ رَبِّ انصُرْنِي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِدِينَ

“(Lût) “Ey Rabbim! Şu bozguncu kavme karşı bana yardım et” dedi.” (el-Ankebut 30)

 

5.YA’KÛB ALEYHİSSELAM

قَالَ إِنَّمَا أَشْكُو بَثِّي وَحُزْنِي إِلَى اللّهِ وَأَعْلَمُ مِنَ اللّهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَ

“Ben sıkıntımı ve üzüntümü ancak Allah’a arz ederim. Ben, Allah tarafından sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim” dedi.(Yusuf 86)

 

6.YÛSUF ALEYHİSSELAM

تَوَفَّنِي مُسْلِمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ 

“Rabbim! Benim canımı müslüman olarak al ve beni Salihler arasına ilhâk eyle.” (Yusuf 101)

 

7.EYYÛB ALEHİSSELAM

وَأَيُّوبَ إِذْ نَادَى رَبَّهُ أَنِّي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَأَنتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ

 “Eyyûb’u da hatırla. Hani o Rabbine, “Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin” diye niyaz etmişti.” (Enbiya 83)

 

8.MUSA ALEYHİSSELAM

رَبِّ إِنِّي لِمَا أَنزَلْتَ إِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَقِيرٌ…

“…Rabbim! Bana göndereceğin her hayra muhtacım” dedi. (Kasas 24)

 

9.SÜLEYMAN ALEYHİSSELAM

وَقَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَدْخِلْنِي بِرَحْمَتِكَ فِي عِبَادِكَ الصَّالِحِينَ

“Ey Rabbim! Beni; bana ve ana babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!”(Neml 19)

 

10.YUNUS ALEYHİSSELAM

لَّا إِلَهَ إِلَّا أَنتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنتُ مِنَ الظَّالِمِينَ…

“Senden başka İlâh yoktur. Sen Sübhan’sın (herşeyden münezzehsin). Muhakkak ki ben, zalimlerden oldum.”(Enbiya 87)

 

11.İSA ALEYHİSSELAM

قَالَ سُبْحَانَكَ مَا يَكُونُ لِي أَنْ أَقُولَ مَا لَيْسَ لِي بِحَقٍّ إِن كُنتُ قُلْتُهُ فَقَدْ عَلِمْتَهُ تَعْلَمُ مَا فِي نَفْسِي وَلاَ أَعْلَمُ مَا فِي نَفْسِكَ إِنَّكَ أَنتَ عَلاَّمُ الْغُيُوبِ

 “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarım. Hakkım olmayan bir şeyi söylemem, benim için söz konusu olamaz. Eğer ben onu söylemiş olsaydım, elbette sen bunu bilirdin. Sen benim içimde olanı bilirsin, ama ben sende olanı bilemem. Şüphesiz ki yalnızca sen gaybları hakkıyla bilensin.”(Maide 116)[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]

error: Content is protected !!